Geç kalmış bir selam… Aslında Eylül’ün kapısı günler önce aralandı ama ben ancak şimdi giriş yapabiliyorum. Yeni bir eğitime başladım ve gün içinde oldukça fazla vaktimi alıyor; zihnim de tamamen dolu oluyor. Yoğunluk içinde uğramak istedim elbette ama burası benim için biraz daha özel bir alan. Daha boş bir zihinle, daha keyif alarak yazmayı seviyorum.
Belki de bu yüzden geciktim. Sözlerimin aceleye gelmesini istemedim. Bekledim. Ve bugün, Eylül’ün onuncu gününde, nihayet “merhaba” diyebiliyorum:)
Eylül’ün gelmesiyle birlikte içim kıpır kıpır. Sonbaharı zaten çok severim, ama bu yıl farklı bir heyecan var içimde. Yapmak istediğim o kadar çok şey birikti ki… Eskiden ajanda tutup liste yapan insanları çok mantıklı bulmazdım. “Ne yazıyor olabilirsiniz ki oraya, bu kadar planlı ne yapıyorsunuz acaba?” diye düşünür, hatta biraz da saçma bulurdum sanırım. Ama işte şimdi… O ajandaya ihtiyaç duyanlardan biri ben oldum. Planlı programlı olma ihtiyacım ortaya çıkınca kendime biraz güldüm. Ne diyebilirim ki... Komik mi bu? Yoksa kendi kendimle çeliştiğim bir an mı? Belki ikisi birden. 🙃Yani henüz bir ajanda edinmiş değilim. Şu an her şeyi zihnimde planlamaya çalışıyorum; aklımda bir dolu fikir, bir dolu “yapılacak” var. Ama en kısa sürede bir ajanda alacağım ve hepsini oraya da yazacağım. Belki kağıda dökmek, zihnimdekileri biraz olsun rahatlatır, biraz daha düzen verir. Kendimle çelişmiş gibi görünsem de, bir yandan da bunu kabulleniyorum.
Evet, Eylül geldi. Yapılacaklar birikti ama gelmeyen tek şey ne? Eylül serinliği. Henüz havalar soğumadı. Motivasyonumu sonbaharın serinliğinden, yağmurlu kapalı havalardan alan biri olarak bu durumdan pek hoşnut olduğum söylenemez . Yine de motivasyonumu destekleyecek küçük sonbahar rutinlerimi yapmaya başladım. Kahve köşemde sonbahar modunu açtım. Sonra havuçlu, tarçınlı kekimi yaptım. Hatta fotoğraflarını şöyle bırakıyorum. Böylece hem kendim hem de siz, Eylül’ün o küçük detaylarını birlikte hissedebiliriz.
Ayrıca evi saran havuçlu tarçınlı kek kokusunu seviyorsanız bir de benim tarifimi deneyin derim📖
🥣Malzemeler:
• 3 yumurta
• 1 su bardağı şeker
• 1 su bardağı süt
• ½ su bardağı sıvı yağ
• 1 su bardağı rendelenmiş havuç
• 1 tatlı kaşığı tarçın
• 1 tatlı kaşığı hindistan cevizi rendesi
• 1 yemek kaşığı pekmez
• Göz kararı un
Sos🧁
• 2 yemek kaşığı labne
• Bal ve biraz tarçın (damak zevkinize göre)
Üzeri için:
• İncir ve ceviz
📝Tarif:
Yumurta ve şekeri çırpın, süt ve sıvı yağı ekleyin. Rendelenmiş havuç, tarçın ve hindistan cevizini karışıma ekleyin. Pekmez, un ve kabartma tozu ile hamuru tamamlayın. (Aslında kek harcına ceviz de ekliyorum ama bu sefer kıracak vaktim yoktu 🤭) 175°C’de 40 dakika pişirin. Labneyi bal ve tarçınla çırpıp sos hazırlayın, soğuyan kekin üzerine dökün. İncir ve cevizle süsleyerek servis edin. Afiyet olsun 🧡 Unutmadan; yeterince afiyet olması için kek daha fırındayken çayınızı ya da kahvenizi hazır edin :) Ilık kek gibisi yok...
Sonbaharın renklerini, o sıcaklığını, kahvenin yanında hissettirdiği huzuru çok seviyorum. Hani evde küçük detaylarla bu hissi yaşamak, günün telaşından bir anlığına da olsa uzaklaşmak gibi. İşte bu fotoğrafta tam olarak bana o hissi veriyor. Küçük şeyler bence, en mutluluk veren şeyler oluyor. Renkler,, bir fincan kahve, fırından çıkmış kekin evi saran kokusu hepsi bir araya gelince Eylül’ü ve sonbaharı hissetmek daha da güzel oluyor.
Sonbahar bende şu anda bu şekilde ilerliyor. Havalar serinleyince, yağmurlu günler geldiğinde çok daha keyifli olacaktır.. Bir sonraki bir kahvelik sohbetimize kadar, siz de keyfinizi koruyun ve kendinize küçük mutluluklar yaratmayı ihmal etmeyin. 🌿☕️🍂
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder